Ağustos 2017
Abstract: Kendini tanıma yolunu keşfederken, bu mektubumuzda yok sayılan duygulara son bir kez geri döneceğiz. Sonraki mektuplarımızda, kendini tanıma sürecinin belirli yönlerine ve evrelerine, ardından da bu sayede ulaşmayı umduğumuz Özümüze değinmek istiyoruz.
Elbette yok sayılan duygular aleminde umutsuzluk, keder, hayal kırıklığı, reddedilme, anlaşılmama, ümitsizlik, kaybolma hissi, muhtaç olma ve benzeri pek çok başka duygu durumu da vardır ve kendini tanıma yolunda hepsi dikkate değerdir . Bunların her biri, insanların sürekli kaçınmaya çalıştığı acı ve keder hislerinin dışavurumları ve ifadeleridir. Ancak, kendini tanıma yolunda beceri kazanan herkes, zaten tüm yolu şahsen yürümek zorunda olduğundan ve başkasının teorik bilgilerine bel bağlayamayacağından, burada yok sayılan duyguların yalnızca en önemlilerini ayrıntılı olarak tartışmak yeterli olacaktır. Bu süreç içerisinde, bu yoğun yolculuğun her yönü ciddi bir kaşif için zaten kendini gösterecektir. Bunun ardındaki ve hiç değişmeyen kural da giderek apaçık hale gelecektir: Eğer dikkatle incelersek, her savunma ve direncin ardında baskılanmış olan duygularla karşılaşırız; mesela öfke ve nefret gibi savunmacı duygular aslında üzüntü ve utanç gibi yok saydığımız asıl duyguları bastırırlar. Bu yok sayılan duyguların bizi gerçeklikten alıkoyarak Özümüze yabancılaştırması durumunu, bir kaç ay içinde, benliğimizin merkezini tanımaya başladıkça daha net belirleyeceğiz.